2 Şubat 2019 Cumartesi

YUKARI ÇAVUNDUR YAYLASI TEMMUZ 2018

Hafta sonu yine nereye gitsem diye haritayı kurcalarken Ankara çevresinde bir-iki saatlik mesafede gitmediğim pek az yer kaldığını fark ettim. Ankara'nın kuzeyinde kendi başıma ve çeşitli gruplarla o kadar çok rotada yürüdüm ki artık isimlerini bile karıştırır oldum.

Hafta sonu bir yerlere gidesim geldiğinde haritayı açıp incelemeye başlarım. Gideceğim yerlerde öncelikli olarak küçük çaplı da olsa bir orman örtüsü ararım. Etrafta göl, gölet, baraj, nehir, dere vb de varsa öncelikli tercih sebebidir.

Bu kriterlere göre yine haritayı tararken Yukarı Çavundur'a denk geldim. Uydu haritasında köyün kuzeyine doğru çıktıkça yeşiller artmaya başladı, daha da ileride orta boyutta bir sulama göletine denk gelince buraya gitmeye karar verdim. 


Haritadaki konumu

Hazırlıkları tamamlayıp şehir merkezine yaklaşık 50 km mesafede olan gölete gitmek için motosikletle yola çıktım.

Yola çıkarken bu kez 45 litrelik devasa boyutlardaki topcase çantamı (eşya taşımak için motosiklet arkasına takılabilen çanta)  söktüm. Bunun yerine tüm eşyalarımı 30 litrelik emektar sırt çantama doldurdum ve çantayı da altı (sayı ile) kancalı ahtapot ile motosikletin arka demirine sabitledim. Bu yolculuk ileride planladığım daha uzun mesafeli seyahatlerde ahtapota güvenip güvenemeyeceğim konusunda da bir test olacaktı.

Çevre yolu boyunca tanıdık yollardan ilerleyerek Esenboğa'yı geçip Çubuk ilçe merkezine geldim. Burada yakıt ve su aldıktan sonra muhtemelen Karagöl istikametine giden iki motosikletliye rastladım. Şehir merkezinde ilerlerken karşıma Yukarı Çavundur'u yanlış yönde gösteren bir levha çıktı. Önceden yolu çalışmamış olsam levha beni Karagöl istikametine doğru yönlendirecekti. Levhaya uymayıp Çubuk'un kuzeyinden çıkarak ilerledim. Çubuk'un hemen dışında inşaatları yeni tamamlanmış gibi görünen Aşağı Çavundur konutlarını görünce aklımdaki bir soru da açıklığa kavuşmuş oldu.

Sırasıyla Tahtayazı ve Direkli'yi geçtikten  geçtikten sonra Yukarı Çavundur'a ulaştım. Yukarı Çavundur eskiden belde iken şimdi Çubuk'a bağlı bir mahalle olmuş. Çevresindeki köylere göre bir hayli büyük olsa da yolları çok kötü. Bozuk stabilize yol boyunca sıkıntılı bir şekilde sürerken, baraj setinin üzerinde ne zaman görsem beni mutlu eden devasa DSİ logosu ile karşılaştım.


Baraj setine doğru çıkan dik, sivri taşlarla bezeli bozuk bir yola rastlayınca durdum. Manzara o kadar ümit vericiydi ki tekrar aşağı nasıl ineceğimi düşünmeden tırmanmaya başladım. Setin üstünde motosikleti bıraktım ve fotoğraf çekmek için set boyunca yürüdüm. 


Yukarı Çavundur Göleti-Set

Aydos Yaylası


Dört bir taraf ormanlarla kaplı. Gelirken geçtiğim o keyifsiz bozkırdan eser yok. Baraj boyunca serin bir rüzgar devamlı eserken bir çift balıkçıl beni görüp havalanıyor ve ileride annelerini takip eden yavru ördekler üzerinden uçarak barajın diğer ucuna gidiyorlar. Barajın gerisindeki tepelerin üzerinde heybetle dikilmiş Karadeniz yaylalarındaki evleri andıran birkaç ev gözüme çarpıyor. 

Su içip birkaç fotoğraf çektikten sonra evlerin olduğu yerden manzarayı görebilmek amacıyla yola devam ediyorum. Setten aşağı taş yoldan tıngır tıngır indikten sonra "Yaylaya Gider" tabelasına uyup geliş yönüme göre soldaki toprak yoldan tırmanmaya başlıyorum. Ufak bir tepeyi dolaştıktan sonra yol tekrar gölete kavuşuyor ve tepeden güzel manzaralar sunuyor. 



Tepeden Gölet
Göletin üstündeki dalgaların her biri tepesine aldığı güneş ışıklarını ağır bir yük sırtlamışçasına sallaya sallaya sete kadar taşıyıp kayboluyor. Nispeten düzgün olan yol toprak yol boyunca yukarı doğru çıkıyorum. Bir tarafım baraj, diğer tarafım orman denizi.

Karadeniz iklimi buralara dokunmuş. Temmuz sıcağından eser yok, montun içinde terlemiyorum. Keyifli bir tırmanış sonucunda yayla evleri görünüyor. Aklıma ilk gelen köpekler. Normalde köpeklerden korkmam fakat motosiklet üstündeyken iş iki taraf için de değişiyor. En uysal köpek bile motosiklet üstünde birini görünce delirmişçesine havlayarak peşinizden koşabilir. Zarar vereceğinden değil ama köpeği o halde görünce siz de tedirgin oluyorsunuz. Neyse ki etrafta hep büyükbaş hayvanlar var. Davar sürüsü olmayınca köpek de yoktur diye kendime güven telkin ederek yaylaya giriyorum.

Yayla diğer İç Anadolu yaylalarına nazaran canlı. Tezek kokan girintili çıkıntılı yollarda yavaşça giderken birkaç meraklı gözün beni süzdüğünü hissediyorum. Burada yaşayanlar var. Hepsi bir işle meşgul, çalışıyorlar. Yaylanın sonuna doğru evleri geçip duruyorum. Tahmin ettiğim gibi manzara harika. 


Gölet aşağıda koyu lacivert bir tonda ışıldarken arkamda, 150 metre kadar daha yüksekte heybetle yükselen dev bir kaya var. Meşhur Aydos'un kardeş zirvelerinden biri olabilir.



Yayladan Gölet
Tam önümdeki düzlükte 1-1,5 metre çapındaki on kadar üzeri düzgün masaya benzer kayanın yan yana dizilmiş olduğunu görüyorum. Ne olduklarını anlamak için yaklaşıyorum. Üzerlerinde bir şey ezmek için kullanılıyorlar olsa gerek. Şu an için atıl durumdalar. 


Öğütme Taşları
Yol yayladan sonra bozularak devam ediyor. Haritadan hatırladığım kadarıyla yakınlarda yerleşim yok, yaylaya gelmek de zaten plan dışındaydı. Yemek yeyip biraz dinlenme ve başarısız geçen kısa süreli bir mantar aramasından sonra dönmeye karar veriyorum. 

Dönüş geldiğim istikametten. 100 metre kadar aşağıda ufak bir gölet var. Uğramadan devam ediyorum. Motosikletin amortisörlerini iyiden iyiye zorlayarak Hacılar üzerinden dönüş yapıyorum.



Mini Gölet



Önceki Yazılar

YUKARI ÇAVUNDUR YAYLASI TEMMUZ 2018